Yaşam Alanları Dengesi ve İş Yerindeki Yansımaları

Çalışan ve yöneticilerin iş yaşam dengeleri iş yerindeki ilişkilerin kaderini tayin edebilir. İş yerinde var olma şeklimiz profesyonel kimliklerimiz ve bu kimliklerin kurduğu yapıcı ilişkiler ile mümkündür. Gelin şimdi bu kimlikler ve alanlar ilişkisinin detaylarına bakalım.

Benliğimiz (ben varım ve güvendeyim duygumuz); aileden sosyal alana, oradan profesyonel alana kadar bir çok kimlik ile var olur ve doyum bulur. Bu kimlikler içinde bulunduğumuz alana göre değişen kimliklerimiz

Yaşam alanları arasındaki dengeler bozulupta tek bir alandan beslenmeye başlayan benlik duygusu bu kimliği farkında olmaksızın şişirmeye başlar.

Yaşam alanlarımız ise temel olarak dörde ayrılır. Bunlar sırasıyla  iç alan, özel ilişkiler alanı, profesyonel alan ve sosyal alandır.

Yaşayan yedi milyar insan bunların dördüne de belirli ölçülerde sahiptir. Ancak her alanın kendi içindeki doyum ve gelişkinlik  ve alanların kendi arasındaki denge o kişinin sağlıklı barışçıl ve katkı üreten bir hayat yaşamasını sağlayan ortamı hazırlar. Şimdi kısaca bu alanları ve kapsadıkları kimikleri tanıyalım.

İç Alan

Kısaca 4A (Dört Alan) diyebileceğimiz bu alanlardan ilki iç alandır. Tahmin edlebileceği üzere, tenimizden içeri olan psikolojik ve biyolojik tüm yapımızı kapsar. Bu yapının içinde güdülerimiz, duygularımız, rasyonel düşünce yetilerimiz, hayat felsefemiz, sevme kapasitemiz, geçmişimiz, hayallerimiz, değerlerimiz ve fizyolojik sağlığımızı oluşturan biyolojik yapımızın özellikleri bulunur.

Kimlikler: Cinsiyet, ırk, milliyet/bölge, inanç ve hayat algısını içeren kimliklerdir: Ben kadınım, erkeğim, beyazım, siyahım, arabım, Türküm, Fransızım, Amerikalıyım vb, savaşçıyım, kurbanım, sıradan bir insanım, insanım vb.

Özel ilişkiler Alanı

İkinci alanımız kişinin çekirdek ailesini kapsar: Hayattaysa ebevynler, varsa eş çocuk ve kardeşleri içerir.

Kimlikler: Karı,koca, çocuk, anne, baba, kardeş, ağabey, bebek

Profesyonel Alan

Günlük yaşamın önemli bir bölümünü kapsayan, eğitim, beceri ve yeteneklerimizi kullanarak hayatımıza geliri soktuğumuz; benim tercihen kişisel sanat dediğim alan. Kişisel sanat ile bireyin severek hatta zamanı unutarak hobisini işine çevirdiği onu bolluğa götürebilecek meslek alanını kast ediyorum.Kişinin sanat seviyesinde bir kalitede aktif olduğu alan kişisel sanat veya profesyonel alanıdır.

Kimlikler: Burada mühendis, doktor, marangoz, kaynakçı, avukat, siyasetçi, ekonomist, gibi mesleki kimliklerin yanı sıra  kademe kimlikleride profesyonel alanda taşıdığımız kimliklerdir. Örn. işçi, müdür, yönetici, stajyer, genel müdür, başkan, uzman, şef, vb. Ayrıca çalışan ve emekli kimlikleride profesyonel alanda temel eylemi belirten kimlikleridir.

Sosyal Alan

Kişinin tüm arkadaş ve dostlarının bulunduğu, yine ideal olarak artan ve çeşitlenen bir çevrenin zenginleşitridiği sosyal etkileşim alanıdır. Hayat boyunca gelişir ve genişler. Başlıca kimlikler, arkadaş, dost, sevgili, yoldaş, hemşeri, okuldaşlık, takımdaşlık vb.

Alanlar arası denge kaybı sonucu tükenme

Doyumlu, huzurlu ve gelişen bireyler dört alanda da gelişime açık kişilerdir. Öte yandan yalnızca tek bir alandaki kimlikle var olma çabası benlik  duygumuz için oldukça zorlayıcıdır. Benlik, dört alandaki kimiliklerin dengeli işlev görmesi ile psikolojik rahatlık ve zindelik duygusunu geliştirebilir. Bütünsel bir sağlık alanlar arası denge ve alanların kendi içindeki gelişimin pozitif yönde olması ile mümkündür.

Doğum sonrası bir kadının bir süreliğine diğer tüm kimliklerinin geride kalması ve salt annelik kimliğinin devreye girmesi benlik duygusunun beslendiği kaynakların azalması anlamına gelir. Benlik bu salt annelik kimliği ile özdeşleştiğinde kimliğin doğru işlev görmesi yani; başarıya ulaşması, takdir ve olumlu karşılık veya sonuç görmesi benlik duygusunun farkında olmadan kendisini yüksek bir baskı altına alması demektir.

Bebeğinin tüm çabalara rağmen ağlaması, kendi annesinin eleştirisi veya eşinin takdirsizliği var olma duygusunu yani benliğini tek bir kimliğe bağlayan bir insan için varoluşsal tehdit anlamına gelir. Zira aktif olan tek kimliğin varlığı kabul görmemektedir. Hassas benlik duygusu özdeşleştiği yani o anda bu dünyada var olduğu hissini üreten temel aracı yitirmek ile karşı karşıyadır.

Benzer bir durumda; yıllarca sosyal veya özel ilişkiler alanını kaybetme pahasına çalışan kimliklerine uzman yönetici müdür vs. sahip olmuş kişi, emeklilik kimliğini benlik duygusu için yeterli görmemekte ve çalışma yaşamı sonrası depresyona eğilimli olabilmektedir.

Kimliğin tehdit altında olduğunu algılamak benlik için kimlik çeşitlendirmesi (alan dengesi kurması) yapmak yerine ağırlıklı olarak mevcut kimliğin daha güçlü savunulması yolunu açmaktadır. Bir refleks gibi devreye giren bu savunma davranışı kişiyi daha gergin, toleransları daha düşük, eleştiri ve geri bildirime  kapalı hale getirerek özlenen başarı yolunu doğal olarak dahada kapatıp korkulanın başa gelmesini hazırlama potansiyeline sahiptir. “Kendini gerçekleştiren kehanet” olarakta tanımlanan bu durum kişinin iç alanı ile ilgili temel benlik duygusunuda zayıflatacak sonuçları beraberinde getirebilir. Başarısızım, beceriksizim, talihsizim, ne yaparsam yapayım beğenilmezim, yetersizim gibi ham saptamalar ile kişi kendi özdeğerini aşağıya çekebilir. Tükenme yüksek bir psikolojik ve fizyolojik gerilimin eşlik ettiği bitkinlik ile tarif edilebilir. Buna yeni başlangıçları engelleyen bir umutsuzluk ve çaresizlik inancı eşlik eder. Aynı tabloda metabolizma bitkinlikten ileri gelen immün yetmezliği nedeniyle hastalıklara açık hale gelir.

 

Alanlar arası denge kaybı ve ego ve narsizm yapılanması

Barışcıl, farkındalığı yüksek, üretken ve çevresel/ekip uyumu yüksek bireylerin dört alanındanda beslendiğini görmek zor değildir. Geri bildirim ve  eleştiri almanın ötesinde yüksek farkındalıkları kendi özellikleri üzerinde gülmece yaratabilmelerini sağlar. Öğrenme çabasını akıl verme çabasına yeğlerler. Ayrıca ilişkilerinde destek ve hoşgörüyü, eleştiri, yalnızlaştırma ve üstünlük kurmaya tercih ederler.

Ancak bazı durumlarda iş yaşam dengesi olarak özet olarak tarif ettiğimiz dört alanımızın iç ve dış dengeleri kaybedilmeye başlandığında ya da hiç kurulmadığında sıkıntılar baş gösterir.

Benliğimiz yukarıda bahsettiğimiz alanlarda içine girdiği farklı bir çok kimlik ile varlığını devam ettirir. Özel alanda Eş, çocuk,anne, baba, sosyal alanda dost, arkadaş,sevgili, evli, bekar, profesyonel alanda çalışan, yönetici, patron, girişimci kimlikleri kendisini gösterirken, iç alandaki kimlik algısı daha çok temel kimilklerinin yanı sıra karakter özellikleri ile ve hayat algısı ile öne çıkar. Başarılı, coşkulu, olumlu, güvensiz, depresif, duygusal, soğuk, sıcak, analitik, dürüst, şanssız vs. gibi. İnsan kendisini kimlikleri ve karakter özellikleri aracılığı ile tanımlar: Ben adaletli bir yöneticiyim, şefkatli bir eşim, disiplinli bir anneyim,/babayım, sadık bir dostum, eğlenceli bir arkadaşım, karamsar bir insanım, barışçıl bir gencim, vs.

Başlıkta bahsettiğimiz yüksek bir ego veya narsizm tıpkı ter kokusu gibidir. Kişi bu tatsız durumun farkında değildir ama çevresini bunaltabilir. Üstelik kimse bir şey söyleyemez.

İşiniz tek bir hayat alanında çok önemsemeye başladığınız yalnızca tek bir kimliğe kaldıysa ter kokusuna dikkat ediniz!  Bu önemsenen kimlik kişinin benlik duygusunun tek çıkış yolu olmaya başladığında alanlar arası dengenin bozulduğunu anlayabiliriz. Benliğimiz tüm alanlardan doyum ararken onu tek bir kimliğin imkanları içine sıkıştırmak büyük bir stres nedenidir. Kişi artık var olmak adına o kimliği fazlasıyla önemsemeye, büyütmeye ve bu kimliğe gelebilecek tehditlere karşın agresif tepkiler üretmeye başlar.

Egoyu basitçe kimlik şişmesi ile kişinin çevresel sonuçlara aldırmaksızın  hayatta kalma güdülerini ve çıkarlarını ön plana alması olarak tanımlayabiliriz.

Aynı zamanda egosantrik ve narsistik kimlik yapısından bahsederken bellediği amacın yoğunluğu nedeniyle kişisel farkındalığı kapalı bir zihin durumundan bahsetmek durumundayız.

Burada bellenen amaç salt kişinin kendi varoluşunun perçinlenmesine hizmet eder. Kişisel farkındalığı kapalı kişiler; söz ve eylemlerinin çevreye yansımaları, duygusal ve rasyonel sonuçlarını dikkat alanına alamamaktadırlar. Son tahlilde aslında kişi, orta ve uzun vadede kendi amaçlarını- yükselmek, zam almak, seçilmek, beğenilmek, var olmak- sabote ettiğini görememektedir.

Kişi her durumda varolabilmek adına öncelikle kendi kimlik algısını mükemmelleştirir. Bu mükemmelleştirme diğerlerini hatalı kendisini kusursuz olarak algılamasını kolaylaştırır. Böylece yanlış bir şey varsa bu çevreye aittir. Eleştiri veya geri bildirime tamamen kapalıdır. Düzeltilecek ve değişecek olan çevredir, kişi değildir. Kişi şişirdiği kimlik ile kendi davranışlarına ve bunun sonuçlarına körleşir.

Kimliğin arkasındaki benliğe ulaşmak ise son derece zordur. Özdeşleşme ve haklılık yapışıklıktan öte neredeyse bir kaynaşmaya dönüşmüştür. Kişi kendisini tek bir kimlik ve tek bir karakter özelliği ile tanımlamaya meyillidir. Ben mükemmel bir babayım/anneyim, ben mükemmel bir yöneticiyim/satıcıyım/mühendisim/sporcuyum/kadınım/erkeğim vs. kişinin kendi hakkındaki kısa ve net algısıdır. Kişi ‘kimse mükemmel değildir’ önermesini kabul eder görünürken problemli davranışı veya durum için kusursuzluğundan ödün vermez.

Egonun şişmesi kişinin yaşamında tutunduğu tek bir kimlikle var olma çabasının yarattığı baskıdan kaynaklanırken bunu yitirme ihtimalinin yarattığı korkunun büyümesi ile kimliğin otorite ve saygınlık talebini gerçekçi olmayacak şekilde büyütür. Saldırganlık, kurgu, yalan ve tüm stratejiler bu kimliğin ve amacının yerine getirilmesi adına yükselen bir şiddette devreye girer. Aslında kişi yoğun bir duygusal baskı içinde orta beyin ve hayatta kalma güdülerini düzenleyen omurilik soğanı arasında sıkışmaktadır. Farkındalığı, mukayese, mantık ve muhakemeyi getiren korteks bölgesi ise aktif olmaktan uzaktır.

 

Tüm alanlarda sağlıklı doyumlu bir kişilik(benliğin) tek bir alanda kimlik şişinmesine ihtiyaç duyma olasılığı azalacaktır.

Narsiszm ise egonun kendi varlığına tamamen körleşmesi ve kusursuzlaşma eğilimidir. Bu yapıdaki kişilikler barışçıl ve alçak gönüllü ilişki kurmakta zorlanırlar. İlişkileri pozisyonlarına (kimliklerine) oluşabilecek tehdit ve kaynaklara göre köşeli bir şekilde şekillenir. Yalan, saptırma, kurgulama var olma stresi altındaki kimliğin hayatını sürdürme stratejileridir. Onay, takdir ve karşılık beklentisi yüksek ve müsamahasızdır.

Bulunduğu ortama katkısının karşılığı iyice anlaşılmalı ve karşılığı verilmelidir. Değersizlik ve aşağı kimlik imajı sahipleri gücenme ve alınma paternleri yaşarken egoist ve narsistler saldırganlık ve talepkarlık ile kimlik/pozisyonun “gereğini” açıkça talep ederler.

..devam edecek.

Yorum bırakın

* Note: Your email will be kept secret and not be published

Translate »