Çağlar boyu tüm ruhsal öğretiler yaşamı boyunca insana belirli yöntemler içeren ve kurtuluşu amaçlayan bir yol sunmuştur.
Bu yollar insanın doğa içerisindeki yerini ve evreni yaratan kuvveti betimlemiş onun zihinsel doğasından kaynaklanan arayışına rehberlik etmiştir.
Zamanın başından beri yeryüzüne birçok öğreti ve rehber gelmiş, karmaşık doğamızın ve değişen zamanların içinde nasıl yaşanması gerektiğini göstermişlerdir.
Amaçlarına erişmek için bir çok ritüel ve ibadet şekilleri geliştirilmiş, insanlık inanç ve ibadetle tanıştırılmıştır.
İnsan ne olduğu ve yaşamı boyunca ne yapması gerektiğine dair bilgileri hep bu yollar ve rehberleri sayesinde almıştır.
Ölüm ve sonrası her zaman merak edilmiş, ölüme dair bilinmezlik ve sonrasında olacağı söylenenler bu öğretilerin içerisinde önemli yer tutmuştur.
Korkuları, fiziksel sınırları ve ölümlülüğü ile insan, her zaman bunların üstesinden gelmek istemiş tarih boyunca oluşan ruhsal öğretileri, bu kısıtlılıklarını aşmak için kullanmaya çalışmıştır.
Diğer taraftan insanın gündelik yaşamındaki arzuları, umutları, çalışmaları ve sorumlulukları onun fiziksel ve ruhsal sağlığını etkilemiş; toplumsallaştıkça daha fazla sıkıntı ve ıstırapla baş etmek durumunda kalmıştır.
Ruhsal öğretiler böyle bir yaşamda başımıza gelen olayları birer sınav olarak nitelemiş bu sınavlarda aynı öğretinin ahlaki gereklerinin yerine getirilmesi durumuna göre çeşitli ödüller vaat etmişlerdir.
Kimisi ölümden sonra yaşanacak sürekli bir cenneti anlatırken kimisi dünyaya bir daha gelmemenin verilecek sınavların bitmesi anlamına geldiğini ve kişinin tanrısallaştığını anlatmışlardır.
Tüm bu öğretilerin en önemli özelliği, bunların zaman ve mekan olarak birbirlerinden uzak dönemlerde gelişmiş olmalarına karşın yine birbirlerini tamamlayıcı ve onaylayıcı olmalarıdır.
Onların bu özellikleri bugün bilgiye ulaşma konusunda yaşadığımız sıçrama ile kendisini açıkça göstermektedir.
Tüm bu öğretiler dönemlerinde takipçilerinin hiçbirinin sahip olamadığı bir şans ile günümüz insanın inceleme, araştırma ve mukayese alanına girmiştir.
Bunun yanında bu öğretilerin hemen tamamının sembolik ve hatta şifreli anlatımlarının çözümlemelerini takip eden alt yollara ait gizemci türden bilgilerde yine gün ışığına çıkmış ve günümüz insanın gözlem alanına girmiştir.
Diğer taraftan insanlığın Tanrı ve evren ile ilişkisi; tarih boyunca onun sosyolojik, siyasi ve toplumsal dinamiklerini değiştirmiş, etkileri ile gündelik yaşamımıza ve düşünce sistemlerimize yön vermiştir.
Bu gün disiplinler arası yapılan araştırma yazıları göstermektedir ki yönetim biçimlerimizden sosyal ve ekonomik kurumlarımıza kadar hemen her organizasyon tarih boyunca inancı yaratan güçlü dinamiklerden etkilenerek şekillenmişlerdir.
Bu gün dahi bilimde ki gelişmeler önce dinsel ahlak kuralları ile karşılaştırılmakta insanlık yürüdüğü yolda tedbiri elden bırakmak istememektedir.
İnsanlık maddi dünya ile görünmeyen dünyanın gerekleri arasında yaşamını şekillendirirken kimi zaman maddiyat kimi zaman ise ruhsallık ağar basmaktadır.
Maddi dünya reklamını zihni kullanıp egosal ihtiyaçları ön plana çıkararak yaparken, ruhsal ya da görünmeyen dünya ise çağrısını, kalbi kullanıp ebedi güzellikleri vaat ederek yapmaktadır.
İnsanoğlu ise gündelik yaşamın ağar sorumlulukları ve günümüzde gitgide yükselen toplumsal gürültünün etkisi ile ruhsal yönünü bulmakta güçlük çekmektedir.
Bir yanda tüm öğretilere ait bilgiler gün ışığına çıkarken diğer yanda toplumsal yaşamın baskısı bizim onlara uzanmamızı zorlaştırmaktadır.
Üstelik bu bilgilere ulaşım başarılmış olsa bile karmaşık yapıları ve sade bir uzlaşım ve metottan yoksun olmaları, zamanı ‘çok’ kısıtlı çağdaş insan için anlaşılır olamamaktadır.
Günümüz insanı artık süpermarketten alıp beş dakikada faydalanamayacağı herhangi bir şeye zaman ayıramamaktadır.
Onun bu koşuşturması varlığında büyük bir ruhsal boşluk açarken hem bireysel hem de toplumsal tansiyonu da gitgide yükseltmektedir.
Toplumsal insan artık her zamankinden daha fazla şeye daha kısa zamanda ve daha iyi bir servis ile sahip olmayı arzulamaktadır. Üstelik bu arzu zinciri hemen her gün başka bir nesne ya da eğilimle daha da uzamaktadır.
Arzunun uyarıcı ve beklenti yaratıcı etkisi ise bu sefer aynı insanı gergin ve mutsuz yapmakta, üretimini ve yaratıcılığını toplumun beklentileri aksine düşürmekte ve bozmaktadır.
Batıyla doğunun artık aynı şekilde yaşamaya başladığı dünyamızda insanlar kendi gerginliklerini ve mutsuzluklarını artıracak bir toplumsal sistemi yaşatmakta, doğalarında gitgide daha büyük bir ihtiyaç duydukları ruhsal yönlerinden uzaklaşmaktadırlar.
Bu uzaklaşmanın sonucu kimisi içsel gerginlik ve mutsuzluk marjinal öğretilerin huzur vaat eden arayışlarına yönlenmekte kimileri ise dipsiz bir koşuşturma olan yaşamlarını tamamen tasfiye edip inzivaya çekilmektedirler.
Büyük bir çoğunluk ise artık benimsemiş oldukları tüketim alışkanlıkları ile öğretilerin huzur verme girişimlerini daha ilk başta tüketip bırakmakta ve çözüm ihtimalinden daha da uzaklaşmaktadırlar.
Hemen her durumdaki insan için ise ruhsal yol oldukça karmaşık görünmekte mesafe kat edebilmek için yaşam tarzından ödünler vermek gerekmektedir.
Üstelik yapılan tüm çalışma, ibadet ve ritüeller; bireyin, evrenin, yaşamın anlam ve amacının, Tanrı ve kader gibi hayati önemde ki kavramların tam anlaşılamamasından dolayı çoğu zaman amaçlarına ulaşamamaktadırlar.
Toplumlarımızda gönül kıran bir hacı, yalan söyleyen, vergi kaçıran ya da gizli bencil hesapları olan inançlı insan oldukça çoktur.
Yaşam gerçek bir deneyim ile kapınızı çaldığında girmiş olduğunuz yüksek duygulanımın etkisiyle; yapmış olduğunuz tüm nefes çalışmaları, oruçlar, mantra veya zikir çalışmaları, namaz, yoga ve meditasyonlar sizi o dingin halinizden çıkarıverir.
Geriye bedeninizi saran öfke, haksızlık, kurban, kendini önemseme, umursamazlık ve sevgisizlik duyguları ile baş başa kalırsınız. Zira yaşam deneyimleri; ibadet eden kişinin imanını ölçmekte esastır.
Peki nedir dengeli bir yaşamın sırrı? Ayrıca bunca bilgi kalabalığında mutlu ve huzurlu bir yaşam için kime ve neye göre bir yolu izleyeceksiniz.
Bunca dinginlik öneren yöntem sanki ruhsal bir süpermarketi tıka basa doldurmuş gibi. Üstelik bir yaşam boyunca bu marketten bir veya iki kez alış veriş etme şansımız varken neyi alıp almamanız gerektiğini nereden bileceksiniz.
Size şu kadarını söylemeliyim ki durumunuz göründüğünden daha iyimser, ancak bundan sonraki yaşam ise bir öncekinden daha zor.
Öncelikle yaşamınızda daha önce herhangi bir dini takip ettiyseniz mukayese şansına ve temel bilgilere sahip olduğunuz için şanslısınız. Eğer bu güne kadar hiçbir inancınız gelişmediyse yine iki dinamiğin-kalp ve zihin- etkisinden dolayı aynı şanslı konumdasınız demektir.
Tek yol kendi deneyiminizin size sağlamasını yaptığı yoldur.
Ve elbette bu yolun temel bazı özellikleri olmalıdır.
Birincisi var olduğunuz gerçeğinden hareketle bu varlığınızın amacının açıklanmasıdır.
İkincisi var olduğunuzu tanımlamaya yarayan araçların yani zihin beden ve evrenin doğası ve tanımlarının ortaya çıkarılmasıdır.
Temel tanımlar ve amaç ortaya çıkarıldıktan sonra insanın kozmos içindeki oryantasyonu yapılmalıdır.
Ve bu oryantasyon sonrasında bireyin bulunduğu insani noktadan ilahi son durağa nasıl gideceğinin metotları oluşturulmalıdır.
Diğer taraftan yola devam edebilmesi için kesin gerekli donanımların neler olduğu bunların nasıl tanınabileceği ve kazanılacağı bu öğretinin bir parçası olmalıdır.
Ayrıca yol boyunca karşılaşılacak olan her durumun tanımı gerekleri ve hazırlıkları yine bu öğretinin içinde yer almalıdır.
Konu insan olduğunda onun tüm psikolojik, fiziksel, sosyal ve toplumsal dinamikleri aynı yol içerisinde anlam bulmalı ve aynı amaca hizmet eden yardımcıları olmalıdır.
Kozmos içinde kozmosu anlatırken dışarıda anlamsız bir parça bırakılmamalıdır.
Bütünsel bir yaklaşımla çevremizi saran yaşamı kendi içinde açıklamalı bunu yaparken aynı amaçla yapılmış olanları da bünyesine katabilmelidir.
Herkesçe paylaşılabilmeli paylaşıldıkça bilinç düzeyleri arasında kurulan köprü ve etkileşimler ile acı ortadan kaldırılıp yerine özgürlük ve mutluluk konabilmelidir.
Bu internette, maddeleri birbirinin kontrolü ve bilgisi altında herkes tarafından yazılan bir ansiklopediye benzetilebilir. Yaşam deneyimleri aynı kurallar ve algı niyeti ile paylaşılmaya başlandığında herkes için aynı şekilde öğretici ve esinlendirici olacaktır.
Değişim ise ancak eski bilginin yerine yenisini koyduktan sonra dönüşüme ve kaderimiz olan bireysel ve toplumsal evrime yol açabilecektir.
Gerçek ve kalıcı bir yol ancak bu özellikleri taşırsa günümüz insanının ilahi kaderini gerçekleştirmesine rehberlik edebilir.
Aydınlanmanın yolunda sabah yataktan kalktıktan itibaren başınıza gelen her bir mikro deneyimin bir anlam ve amacı vardır. Tüm bunlar ilahi birlik amacına hizmet eden yaşam parçalarıdır ve kişinin özgün yaşamına göre değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmeyi ise birey kendi donanımı ile yapıp bilgisini ve donanımını artırma yoluyla yoluna devam etmelidir. Bu yolda rehberlikler, düşmeler, yeniden doğrulmalar, acılar ve mutluluklar vardır.
Tüm bunlar ise ileride anlatacağımız kozmik bir kural ve hiyerarşi içerisinde bizi yaşamda karşılarlar.
İnsanlığın aynı kadere aynı şartlar içerisinde yürüdüğünü görürken ortak kaderimizin evrilmek ve insanı kamil olmak olduğu da böylece anlaşılır.