Ebeveynlerin Söz Birliği

Birçok ebeveyn çocuklarının davranışları karşısında önceden belirlenmiş bir söz birliği etmekte zorlanırlar. Kimi zaman annenin yokluğunda baba veya tam tersi durumda anne çocuklarının yapmaları ya da yapmamaları gereken söz ve davranışlar karşısında birbirinden farklı tutum ve davranışlar sergiler ve çocukların kafalarını karıştırırlar.

Çocuklarımızın eğitimi özellikle istikrar isteyen bir konudur. Yavrularımız erken yaşlarda temel zihinsel fonksiyonlarını geliştirdikleri gibi kişiliklerini oluşturan ana unsurları da bu dönemde oluştururlar. Bireysel sınırların nerede başlayıp nerede bittiği, onların çevrelerindeki insanların yaşamına saygı duyması konusundaki ilköğrenimlerini teşkil eder. Bunun haricinde dürüstlük, sorumluluk, çalışkanlık, irade, anlayış, özen gibi değerlerde yaşadığı ortama bağlı olarak aynı yaşlarda oluşmaya başlayan temel insani erdemlerdir.

Bu dönemde sağlıklı beslenme konusunda yitirilen disiplin, yalan söyleme, ebeveynlere öfkeli karşı çıkış gibi problemler çocukların önlerinde sürekli ve istikrarlı bir örnek olmayışından kaynaklanır. Sevgili anne babalar çocuklarımızın öğrenme yolu; taklit ve modellemedir. Onların öğrenmesini istediğimiz her türlü davranış değer ve inancı öncelikle kendimiz uyguluyor ve bu konuda eşimizle de çelişmiyor olmamız gerekmektedir.

Anne baba arasındaki bir fikir ayrılığı ya da çatışma çocuğun yaşamda neyin doğru olduğu konusunda belirsizliğe düşmesine neden olur. Bu durumda modelleme aynen devam eder ancak modellenen davranış bu sefer gözlemledikleri istikrarsızlık ve belirsizlik neyse o olacaktır. Onlarda ilerde benzer bir durumla karşılaştıklarında ne yapacakları konusunda kesin bir karara sahip olamayacaklar ve şanslarını dener hale geleceklerdir. Ayrıca çocuklar kolaylıkla anne ve baba arasındaki fikir ayrılığını öne sürerek bir diğerine karşı kendilerini haklı konuma getirme eğilimine girerler.

Diğer bir durum ise belirsizlik halinde kolay ancak zararlı yolun seçilmesi durumudur. Buda çocuklarda bencillik, tembellik, yalan söyleme veya sağlıksız olanı seçme gibi istenmeyen davranış biçimlerine yol açma potansiyeli taşır.

Üçüncü ve son durumda ise boş kalan her karakter unsuru, çocuğun ağırlıklı olarak sosyalleşmeye başladığı ergenlik dönemi itibariyle çevreden edindiği modeller ile doldurulur.

Ergenlik döneminde de esinlenme, özenme ve örnek alma aynen devam etmektedir. Zihinde cevap bulamamış bir soru ya da dürüstlük gibi temel bir davranış biçimi konusunda açık kalmış bir boşluk; çocuğun cevap olan modeli dışarıda bulduğu anda kullanma yoluna gitmesi ile sonuçlanacaktır. Bu durumda çocuğun iletişimde bulunduğu sosyal çevresi onun gelişimsel kaderi üzerinde etkin bir rol oynayacaktır.
Çocuklarımızın sağlıklı gelişimi için onların temel insani değerleri almaları konusunda daha uyanık olmamız ve sorumlu davranmamız kaçınılmazdır.

Bunun için öncelikle çiftler bir araya gelip temel prensiplerini, belirli durumlar karşısında uygulamaya soktukları kriterlerini, öncelikli değerlerini ve inançlarını birbirleriyle paylaşmalıdırlar. Bir söz birliği edilebilmesi için o sözleri oluşturan temel değerlerin iki tarafça da açıkça paylaşılıp benimsenmiş olması gerekmektedir. Bu durumda ebeveynler çocuklarına karşı uygulanacak davranış biçimleri konusunda birbirlerine destek olabileceklerdir. Durumun kontrolden çıktığı dönemlerde ise yaşanan tablo ise aşağıdaki gibi gerçekleşebilir.

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki durumun kontrolden çıkması için çiftlerin uzun zamandır birbirlerinden kopuk bir ilişki yaşamaları gerekmektedir. Bu duruma sayısız sebep neden olabilir. Bunlara burada girmeyeceğim. Ancak meselenin çözümü açısından sanıldığının aksine önce tarafların kendilerinde ya da birbirlerinin psikolojilerinden kaynaklandıklarını düşündükleri sebeplerin ortadan kaldırılmasının hemen hiçbir faydası olmadığını özellikle belirtmeliyim.

Şimdi iki çocuklu bir ailenin bir çocuğunun 16- diğerinin ise 12 yaşlarında olduğunu düşünelim. Bu çift ortalama 16-20 yıldır evlidir. Çocuklarının yaşamı öğrenecekleri en ufak model olan ‘aile’ içinde yeterince uzun zaman kalmışlar ve ebeveynlerini yeterince kopyalamışlardır. Boşlukları ise daha önce bahsettiğimiz üzere sosyal çevrelerindeki örnekleri ve kitle iletişim araçlarının toplum üzerindeki genel etkilerini kullanarak doldurmuşlardır.

Buna bir de ebeveynlere duydukları potansiyel kızgınlıkları ve psikolojik etkileri de eklersek çocuklarımızın kritik anlardaki davranış biçimlerini rahatlıkla tepkisel ve gelişimsel açıdan sağlıksız olarak değerlendirebiliriz. Böyle durumlarda eşlerin çocuklarına yaklaşımları her kafadan bir ses çıkma şeklinde, ayrıca hiçbir zaman kötü niyet içermese de anlayıştan ve istikrardan uzak olmaktadır. Eşler, kendi aralarında tartışmakta, başlatılan bir davranış biçiminin gerisini getirmemektedirler.

Bu durum özellikle 7 yaş ve üzeri çocukların yanlış bir davranış karşısında ölçülü bir bedel ödemeleri gereken durumlarda gerçekleşmektedir. Saygısız bir karşı çıkışa anne ve baba aynı anda tepki göstermekte fakat bir diğeri zaman içerisinde ötekini yarı yolda bırakabilmektedir. Buda çocukların kendilerini kayıracak tarafı seçmelerine ve insanları belirli şartlar altında kullanabilecekleri mesajını almalarına yol açmaktadır. Yarı yolda bırakılan taraf ise diğerine öfkelenmekte ve güveni sarsılmaktadır.

Bu durumdaki bir çift daha önce belki de ilişkileri ve çocuklarının gelişimi açısından yapıcı bir amaçla hiç önerdiğimiz şekilde bir araya gelmemiş olabilirler. Bununla birlikte bizim önerimize sıcak bakmamaların nedeni birbirlerinin diğer “kronikleşmiş” problemleri olabilir.
Böyle bir çift zaten karmaşık sorunlar yumağından öylesine sıkılmışlardır ki herhangi yapıcı bir girişim konusunda tamamen isteksiz ve umutsuzdurlar.

Tam bu anda aklımıza gelmesi gereken durum ise çocuklarımızın da ilerideki yaşamlarında böylesi umutsuz ve mutsuz bir ilişki yaşama ihtimalidir. Üstelik bu ihtimal oldukça yüksektir zira bir ağaç ancak kendi cinsinden meyve verir. Tabi eğer önemli bir aşılama yapılmamışsa. Zaman bu aşılamayı yapma zamanı ve meyvelerimizi sağlıklı yetiştirme zamanıdır.

Bunun için meseleleri karmaşık bir sorun yumağı yada Arap saçı olarak görmek yerine aile içindeki her bir sorunu ayrı bir masanın üzerine yerleştirip bunları sırayla çözme yoluna gitmektir. Şunu belirtmeliyim ki yaşamdaki problemlerin çözümü hemen çoğu zaman bir diğer problemin çözülmesine bağlı değildir. Özellikle ilişkilerimizdeki problemlerin çözümü için herhangi bir yerden başlamamız yeterlidir.
Bir sorunun çözümü için bilinçli ve içten bir yaklaşım diğer problemlerin çözümü içinde umut ışığı yakacaktır. Ve biz biliyoruz ki umut; yaşamımızdaki sorunları çözmek söz konusu olduğunda, bizim öncelikli ihtiyacımızdır.

Esas konumuza dönersek çiftlerin çocuklarına yaklaşımlarının daha sağlıklı olması için öncelikle kendi aralarında içtenlikle ve diğer tarafa gösterecekleri nezaketle bir araya gelmeleridir. Bu bir araya geliş ise spesifik bir gündemi içermeli sorunların neden kaynaklandıkları yerine bu sorunları gidermek için nasıl birlikte çalışmayı içermelidir. Konu çocuklarımıza söz birliği yapmaksa, kişisel önceliklerimizi, değer ve inançlarımızı paylaşmalıyız. Görülecektir ki; başta onların sağlıklı gelişimi olmak üzere birçok değerimizin ortak olduğu ortaya çıkacaktır. Eşler arası böyle bir paylaşım daha öncede belirttiğim üzere kim tarafından başlatılırsa başlatılsın iyiye doğru büyük bir etki yaratır. Umudu aşıladığı gibi eşlerin birbirine sevgi ve saygısını tazeler. Bilinçli bir şekilde müşterek bir amaç için çaba vermek uzaklaşan çiftleri birbirlerine yakınlaştırır. Çözüm bekleyen diğer konularda umudu, anlayışı ve cesareti artırır.

Eşlerin bir meseleyi çözme konusuna soğuk bakmasının başlıca nedeni ise çözüm için hangi adımları nasıl atacağının bilgisine sahip olmayışıdır. Bunun yanında çözüm aranan problem için önemli bir bilgi eksikliğinin giderilmesi ve eyleme geçmeden önce yeni ve yapıcı bir donanıma sahip olunması gerekebilir. Durum böyle olduğunda tarafların çözümün bu sefer geleceğine dair inançları oluşacaktır. Buda çözüm adına adım atmak için her iki tarafı da cesaretlendirecektir.

Şimdi aşağıda yukarıda bahsettiğimiz problemin giderilmesine yönelik bir araya gelişlerde kendi adımıza ve çocuklarımız adına sahip olmamız gereken temel değer ve öncelikleri sıralayacağım. Bu sıralamayı sizler kendi önceliklerinize göre düzenleyebilir veya sayısını artırabilirsiniz.
Dürüstlük, tutarlılık, cesaret, denge, savaşçılık, acımasızlık, adalet, teslimiyet, çalışkanlık-öğrencilik, alçakgönüllülük/kendini önemsememe, uyum, sevgi, sabır-sebat, cömertlik, paylaşımcılık, hizmet, tokluk, eminlik-güvenilirlik, birlik, değerler, sevgi, başarı, güç, aile, eğlence, sağlık, sorgulama, zenginlik, yakınlık, öz gözlem, kendini önemsememe, dinlenme, bedensel hareketlilik, dengeli beslenme, dengeli uyku, serüven, huzur, iman…

Dikkat edilirse yukarıdaki liste bizim yaşam kararlarımızı oluşturduğumuz temelleri içermektedir. Birey bu değerleri kendi sıralamasında yaşadığı zaman bir çatışma yaşamaz. Bunun sonucunda ise başarı, sağlık mutluluk ve bolluk yaşamımızın birer parçası olabilir. Üstelik böylesi bir yaşama farkındalığı da kattığımızda tüm bunları artırılabilir ve paylaşabilir hale gelirler.

Gerek kendi yaşamlarımızda gerekse çocuklarımızın yaşamlarında en az bu listede belirtilenler kadar temel kişilik yapımız teste tabi tutulur. Öncelikle bunları öğrenmemiz daha sonrasında ise çeşitli hayat sınavları ile aynı değerleri sağlamlaştırmamız gerekir.

Birçoğumuz bu listeleri zaten bildiğini söyleyecektir. Ancak bildiğimiz bu değerleri eşimizle birlikte yeni baştan şekillendirmek sıralamak zihnimizin en temel çalışma araçlarını cilalamak anlamına gelmektedir. Değerler tıpkı lisan gibidir. Üstlerinden gidilmedikçe unutulur ve kullanılmazlar. Bizlerin görevi bu evrensel değerleri anadilimiz olana kadar zihnimizde tutmak ve gündelik deneyimlerimize onları bozulmadan sokmaktır.

Ebeveynler olarak belki daha önce hiç oluşturmadığımız listelerimizi yazarak belirlemeli önce kendi aramızda paylaşmalıyız. Daha sonra tartışma yaratmış en son durumdan başlayarak bu yeni bilgi ve bilincin bakış açısından durumu tekrar değerlendirmeliyiz.

Sevgili anne ve babalar, bu çalışmayı belirli bir yere kadar yapmanız durumunda profesyonel yardım almaktan çekinmeyin. Zira bu sefer kalkıştığınız iş gerçekten çok kutsal ve üstelik gereklidir de. Bu sebepten bitirilmeyi hak etmektedir.

Kendi iyiliğimizi bilinçli bir şekilde istemek ve bunun için çalışmak zorundayız. Bu çalışma bizim yakın çevremizi doğrudan etkileyecek, sevdiğimizi söylediğimiz yavrularımıza emek verilmiş gerçek bir hizmet olacaktır: Biz buna sevgi diyoruz.

Sevgiyle Kalın

Yorum bırakın

* Note: Your email will be kept secret and not be published

Translate »