Giriş
Bu bilinç düzeyinin kendini belli eden en önemli özelliğine farkındalık denebilir. Ara ve araç konumundaki kritik öneme sahip bu zihinsel bilinç düzeyi sayesinde bu anlatımları yapabilir ve anlaşılabiliriz.
İnsanoğlu zihinsel bir seviye ve arayış dönemi olarak da adlandıracağımız bu düzeyde, yaşamını sürdürüp varoluşu sorgulama sürecinde anlamlandırmanın ödülünü kavramaya başlar.
Anlamsızlığın başlı başına bir uyaran olduğunun keşfi -ki bu keşif genelde bilinçsizce yaşanmaktadır- kişiye bu uyaranı dindirme ihtiyacını verir.
Aslında bu dindirme sürecinde yaşanan durum zihinsel acıdan kaçış davranışıdır: Anlamsızlığın neden olduğu zihinsel baskı (stres) ya da acı ve arayış sonucu bulunan anlam ile bu baskının ortadan kalkışı.
Bütünsel yaklaşım, insanı yaşadığı evrenle entegre olmuş, onun ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirir.
İnsan doğası ve yaşamı, içinde yaşadığı dünya ve evrenden soyutlanabilecek kendi kendine çalışan bir mekanizma değildir. İnsan fiziksel olarak tamamen içinde yaşadığı evrendeki maddelerden oluştuğu gibi zihinsel olarak da kendisini yine aynı varoluş içindeki karşılaştırmalara göre konumlandırır.
Bunlar iyi ile kötü gibi ahlaki kavramlardan, şişman ya da zayıf gibi gündelik fiziksel gerçeklere kadar uzanır. Bütünsel yaklaşım şifa ve gelişim adına tek bir değerlendirme kriterini ve bilgisini kullanmak yerine tüm bilimsel, maddi ve manevi kavramları değişimi yaratmak adına çalışma alanına sokar. Tıp, fizik, psikoloji, koçluk, sibernetik, evrenbilim, ruhsallık, iş ve profesyonel yaşam ve daha birçok disiplin insan yaşamının evrenle etkileşimi sonucu ürettiği gerçeklerdir.
Doğaldır ki insanın gelişim yolculuğu tüm bu unsurların uyumlu ve tamamlayıcı birlikteliği ile mümkün olacaktır.